Friday, February 21, 2014

Antalya ve Göller Bölgesi - Ocak 2014

Haftanın son günü Antalya'da iş toplantısı olursa sonrasında ne yapmak gerekir? Benim için 2 yanıt var: ya golf oynanır ya da dağlara fotoğrafa gidilir. Hemen sevgili Mustafa Mutlutük kardeşimi arayıp bir fotoğraf gezi programı yaptık.
Antalya - İsparta yolundan Karacaören baraj gölü üzerinden Kovada gölü ilk durağımızdı.

 Karacaören Baraj Gölü


 Kovada Gölü

Kovada

Bir inanışa göre iki türlü fotoğrafçı var: avcı ve çiftçi. Avcı rastladığını çeken, çiftçi sevdiği bir görüntüyü arayıp bulduğunda sürekli ekip biçen. Yazın - kışın, sabah - akşam, yağmurda - karda sürekli arayış içinde olup, o görüntüyü daha nasıl güzel yapabileceğini arayan - aşmaya çalışan...

Ben çiftçiyim. Bu, benim bu yazıda yazdığım yerlere hatta ağaçlara, noktalara altıncı, belki yedinci gelişim. İşte aşağıdaki çınar ağacı ziyaret ettiğim arkadaşlardan biri.

 Bu çınarla 2002'de tanıştık. Onunla sene aşırı görüşür hasret gideririz.

Bu da arkadaşımın oyuğundaki doku.

Yola devam. Aksu Dedegül (Dedegöl) dağ yolundan Yenişar Bademli ve Beyşehir gölü. Türkiye'deki belki de en güzel güregahlardan biridir. Hele yoğun karlı bir dönemde geçilmesini hararetle tavsiye ederim.



Palabıyık Çoban - Dedegöller

 Dedegül Dağları



 Mustafa Mutlutürk - Dedegül Dağları


 Bendeniz 2004


 2003


 Dedegöller 2003


 Dedegöller 2003

Bu seyahatte yollarda hiç kar yoktu. Zaman zaman yağmur yağıyordu. Zirveler yine karlıydı. Beyşehir yoğun bulutlu ama bir o kadar da fotografikti.

 Beyşehir Gölü 2014

Beyşehir Gölü - 2002





Beyşehir Regülatörü


 Eşrefoğlu Camii






 Beyşehir Gölü


Beyşehir'den çıkıp . Akşam karanlığında Eğirdir'e girdik. Eğirdir yurdun en güzel renkli göllerinden biri. Akşam tabi ki rakı balık yine gayet başarılıydı.

Sabah 04:00 sularında kalkıp karanlıkta yollara düştük. İstikamet Boyalı. Sağolsun Mustafa Mutlutürk şemsiye tutmasa aşağıdaki fotoğraf olamazdı.

Eğirdir Boyalı Söğütlü Ada 2014

Söğütlü Ada, Boyalı, Eğirdir - 2004 


 Söğütlü Ada, Boyalı, Eğirdir - 2002



Eğirdir, Yalvaç, İsparta ve Gölcük Milli Parkından tekrar Eğirdir ve Kovada, Karacaören üzerinden Antalya'ya döndük. Bu güzergahta yağmurdan kafamızı biraz zor dışarıya çıkarıyorduk. Çok şükür büyük şemsiye yine imdadımıza yetişti de biraz fotoğraf çekebildik.

Wednesday, February 19, 2014

Palamut Füme

Antakya

Aralık 2012'in son haftası 3 günlük bir Antakya gezisi yaptım. En son 1982'de gitmiştim. Yeni şehir malesef "gelişmişlikten" fazlasıyla nasibini almış. Eski şehir hala yerli yerinde, daracık sokaklar, tüten soba bacaları...
Yemek kültürü aynen devam. Tepsi kebabı, humus, kaytaz böreği, mumbar dolması, ve masanın baş tacı künefe.

Antakya'da Affan Kahvesinde Mehmet Aslan ile tanıştım. Mehmet hem veteriner hem iyi bir amatör fotoğrafçı. Sağolsun 2 gün boyunca beni hiç yalnız bırakmadı.

 Habib-i Neccar Camii

  Habib-i Neccar Camii

 Mehmet Aslan

 Antakya Mozaik Müzesi


 Kilise ve Cami

  Antakya Mozaik Müzesi





 Künefe

 Haytalı Tatlısı - Affan Kahvesi (İnci Kıraathanesi)

 Affan Kahvesi (İnci Kıraathanesi)

Mangal ateşinde Künefe


Damda Kuşçular















Milas'ta Yaban Domuzu Avı


Milas'ta Yaban Domuzu Avı

Uzun zamandır avcı dostlarımdan beni bir yaban domuzu avına götürmelerini istiyordum. Tabi benim amacım fotoğraf çekmekti. Sonunda beklediğim davet geldi. Milas'a gidecektik.
Gayet profesyonelce hazırlanmış bir av safarisi. İlk akşam yemeği için Göcek'ten beyaz lağoslar ve İskenderun karidesler getirtilmişti Takip eden günlerde kimbilir daha neler yiyecektik?

Lağos buğulama

Sabah karanlığında yola koyulduk; dokuz avcı ve ava yardım eden bir düzine profesyonel rehber ile birlikte.



Dağ yolunda nefes kesen manzaralar karşısında durmadan olmazdı.





Av yüksek düzeyde heyecanlı ve bir o kadar da ilginçti. Avcılar avcı kolu düzeninde kırk elli metre aralıklarla önceden işaretlenmiş yerlere yerleştirildiler.





Profesyonel yardımcılar vadinin derinliklerinden değişik sesler çıkaran aletler ile domuzları avcılara doğru yönlendiriyor, boru, kaynana zırıltısı, çatapat ve atom sesleri onlarca av köpeği sesine karışıyor gidiyordu.
Arada sırada bir iki el silah sesi yankılanıyor, heyecan sürekli tırmanıyordu.

Birkaç kez av yeri değiştirildi. Bu arada öğlen yemek molası verildi. Arazi araçlarının yanına geldiğimizde yağmurdan korunmak için çadırlar kurulmuş, ısınmak ve üstümüzü başımızı kurutmak için ateşler yakılmıştı. Dev boyutlardaki mangaldan süzülen duman içerisinde az sonra yenecek olan sucuk ve köftelerin kokuları insanı baştan çıkartacak düzeydeydi.





Avcılardan birisi, meraklı bir İtalyan, mahalle kasabından aldığı müthiş sucukları getirmiş, Milas'lı köylülerin özellikle düğün dernek için doğaya saldıkları yabanileşmiş danalardan yaptıkları özel köfte ve sucuklarla kıyasıya rekabet ediyordu.

Avın sonunda üç tane irice yaban domuzu vurulmuştu. Yardımcılar usta bir kasap gibi hayvanları yüzüp etlerini ayıkladılar. Tatlı bir yorgunluk, dinlenmiş zihinler ve anlatılacak onlarca palavra hikaye ile İstanbul'a döndük.

Ocak 2012